GDO Derken, Suni Et Fabrikaları Geliyor

Harflerden bahsediliyor kelimelerden veya cümlelerden değil. Harfin tek başına bir anlamı yoktur. kelime olduğunda bir anlam kazanır. Cümle oluştuğunda kişiliği vardır bir şey ifade ediyordur. Bu cümleyi bize söyleyene göre değeri artar veya azalabilir.

Diyelim ki mahallenin delisi "suyu ırmaktan içtiniz" dedi. Umursamayız. o cümle boşlukta bir seda bile olmaz. Basit bir kaç hava titreşimi olarak sarfedilir ve hiç bir etki yaratmaz dünyada. Fakat bu ırmaklı cümle Kuran içinde geçince herşey değişir. Aynı harflere öyle bir ciddiyet gelir ki yüzyıllarca herkes ezberler söyler anlamaya çalışır. Cümledeki bu "ırmak" bolluğa, berekete, doğan çocuklara varan anlamlar içermeye kafamızda yer etmeye başlar.

Değer verdiğimiz şey anlamlar bütünlüğüdür. Kitabın ruhudur. Yaratıcıdır. Harfler değil.

Arapca diline ait bir harf kutsal değildir. Bir harfe bile put muamelesi yapan Allahın kuluna bunu en azından bir kez anlatmam gerekir. Bu dünyadaki varlığımın bir anlamı olması için. Anlamaz genellikle, O' na değer vermeye devam eder ama uzaklaşırım mecburen.

Yazdıklarım açıkca bunu diyor. Başka hiç bir şey demiyor.

Suni et.                                                             tamnland.net

İtici haliyle. Et zaten bolca var neden yapıyoruz bunu.

Bilmiyorum. Anlatamam.

Tek bildiğim insanlara araştırma , merak etme, yapmaya çalışma içgüdüsü verilmiş olduğu.

Bu iç güdüye neden karşı çıkmamız gerektiğini bilmiyorum. Beynim bu duruma bir anlam yükleyemiyor.

Örneğin, insanlara şarap içip kafayı bulunca mutlu olma, herşeyi boş verme, anı yaşayıp gerisini umursamama, elindekini paylaşmama, hatta başkasının elindekini de alma içgüdüleri de verilmiş.

Bakın beynim bunları neden yapmamamız gerektiği konusuna hızlıca bir anlam yükleyebiliyor. Bunları yaparsan yücelemezsin yücelmek iyidir. Büyümek , zor olanı başarmak, çevrendekileri


mutlu etmek bu durumu sürdürebilmek iyidir diyor. Şarap içerek ulşabileceğin bir nokta yok öyleyse içmemeyi dene diyor.

Suni et yapmak, yapmaya çalışmak, bu teknolojiye sahip olmak bu teknolojinin önderi konumuna gelebilmek benim için itici fikirler değil.

Örneğin çocukluğumda bir patates makinesi yapmayı hayal etmişim. Bunu ilkokul 3. sınıfta öğretmenime proje olarak resimleyip sunmuşum. Bir çekmece içinde bir makine habire litrelerce papates çıkıyor bütün olarak. Sizde bunu bıçakla kesip kesip pişiriyorsunuz. Kök yok yaprak yok. Metal bir makinenin içinde.

Yıllar sonra topraksız tarımı duyunca aklıma geldi. Önce şaşırdım. Yoksa ben çok mu aklılıymışım dedim.

Allah hepimizin içine yüklemiş bu duyguları düşünceleri. Dünyada aynı zaman aralığında bir çok insan teknik bir yeniliği hayal eder. Bu hayalleri kuranların bazıları doğru yerde doğru mekanda doğru güçlerdedir. Hayal dünyanın bir yerinde gerçeğe dönüşür.

Mesela ABS fren sistemi icat edilip piyasaya çıkmadan önce binlerce kişi düşünmüştür dünyada. Ama bunların bazıları mühendistir. Parası vardır. Bir ARGE  firmasında çalışmaktadır. Bir anda gerçeğe dönüşür. Sosyalite kurallarına görede bir veya bir kaç kişinin adı mucit diye kayda geçer.

Yani kimse dahi değildir. Aslında herkes dahi adayıdır.

Bitki tohumları gibi. Her bahar ovalara yayılırlar. Hepsinde başlarda aynı potansiyel vardır. Bazıları şehirde asfalta bazıları bir dere kıyısına düşer. Birinden orman olur diğeri ölür gider. Bir kayalığa düşen başka bir tohum ölmekle kalmak arasında oraya tutunmak için yıllarca süren bir mücadeleye girişir.

Ama ne tohumlar ne hayvanlar nede insanlar Allaha sevgili bir kul olmak için yata gitmez !!

İşini yapar. Gelişir büyür çoğalır çevresine hükmeder. Hükmetmeyi içine sindiremeyen bir kavmin diğer kavimlere baskın çıkması mümkün değildir.

Ama hayat zor. Bu zorlukların altında ezilen kendini sadece ibadete verip zor yolların hepsinden kendini kurtarabilir. Bir süre sonra bu fikir kafasında sarpa sarar ve yapılanları da eleştirip yapılan herşeyi bir günah kalıbına sokmayı başarır.

Suni ete karşı çıkanlarda bir gün suni et yiyecek. Kendi kavminin yaptığını veya gavur diye nitelediğinin yaptığını.

Tercihi ne olursa artık.


02/06/2012 16:40 da yazıldı. Bu yazının ilk yazıldığı orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın. 


2 yorum: