Bu gübreler uzun büyük magaralarda yıllarca birikmiş oluyor. Bir kaç
kilometre uzunluğunda magaralar var. Bazen bir kaç metre yüksekliğe
ulaşmış gübre bulunuyor. Hatta bu gübrenin içinde ölmüş çürümüş başka
hayvanlar, böcekler de birikiyor. Sonuçta hepsi organik madde.
Yarasa gübresi iyi bir ürün. Güzel bir doğal kaynak. Problem, bu güzel ürünün kontrolsüz ve bilinçsiz kullanılması.
Yurtdışında
ekonomik potansiyeli anlaşılan doğal bir ürün için piyasaya çıkmadan
yayılmadan önce derhal mevzuatlar standartlar oluşturuluyor. Sebebi bu
tip ürünleri önce ilgili bilim
kuruluşlarının yani üniversiteler, konu
üzerine kurulmuş sivil toplum kuruluşları veya araştırma kurumlarınca
keşfedilmiş ve kayıt altına alınmış olması. Bu doğal ürün bir şahsın
arazisi içinde bile olsa piyasaya elini kolunu sallaya rak veremiyor
gidip önce bir incelenip prosedür belirlenmesini istemek zorunda
kalıyor. kurumlar gerekeni yapıyor vatandaş malını piyasaya kontrollü
şekilde verebiliyor. Devlete ait bir yerdeyse gene kuralı kaidesi
kullanım şekli halka arz şekli belirlenip veriliyor.
Bizde mal
piyasaya yayılıp arızaları ortaya çıktıktan bir sürü insanın parası
mesaisi boşa gittikten, canı yananlar basında ciddi yer edindikten sonra
kurumlar harekete geçiyor. Alel acele kural belirliyor. Yurtdışında
oluşmuş bir mevzuatı varsa alıp uyguluyorlar. Yoksa ortaya çıkan
mevzuatında kafası gözü kırık oluyor. Doğal kaynaklarımızın
araştırılması, denetimi, kayıt altına alınması, nasıl
değerlendirilebileceğinin ortaya konması için çalışan kurumlar yok. Var
olanlarda asıl işiyle değil bambaşka konularda enerjilerini
harcıyorlar. Bu tip konuların ana ilgilisi üniversiteler olmalı.
Mesela büyük eski üniversitelerin bir kürsüsü bir konuda devletten
araştırma ödeneği alıp araziye çıkmış bir rapor yayınlamış olmalı. Bu
ödeneği çar çur etmeyip ciddi çalışmalar yapmış olmalı. Yarasa gübresi
bütün ziraat fakültelerinin ilgi alanına girer. ilgili olabilecek başka
dallarda vardır. Ama tek araştırma Ankara Ziraat tarafından yapılmış. O
da tamamen yabancı kaynaklara bağımlı tek bir araştırma olmuş. Birazda
ticari satıcıların üstelemesiyle olmuş gibi görünüyor. 4 ayrı bölgede 4
magaradan bahsediliyor. Oysa ülkemizde sayısız magara ve yarasa gübresi
kaynağı var. Hiç yoktan iyidir diyerek kötünün iyisini kabul ediyoruz.
Dünyada bu iş 1920 li yıllardan beri var. Bizde 10 yıllık geçmişi yok.
Daha yeni keşfediliyor.
Faydalı bir şey ama toprağı bozup bitkiyi yıkıma sokması da mümkün.
Dana eti de çok faydalı, her gün yenirse zararlı hale gelir. Satıcılar bunu anlamak istemiyor.
Kuşun dışkısını verince herşey organik olacak zannediyorlar.
Kuşa
gerek yok, helanın kuburunu bahçeye doğru çevir bütün bitkiler organik
olsun bedavadan, en doğalından. Hatta bahçeyi açık hela yap girişte bir
de 25 kuruş al. Hem kazan hem de organik yetiştir !!!
Bir
bitkinin beslenmesi, insanınkinden çok daha basit, çok daha ilkel. 16
tane elementi belli bileşikler halinde belli orantılarda, belli bir
süreye yaya rak vereceğiz. Toplam 5-6 sayfa yazıya sığan çok genel bir
bilgi. İlkokul çocukları bile öğretilirse derhal anlar olayı çözer. Ama
bir çok insanın ilgi alanı olmadığından bu bilgiye ulaşma gereği
duymaz.
İyi ama işi bitki yetiştirmek olan birinin ilgi alanı
olması lazım bu konu. Kattiyen olmaz. Bu bilgiyi kabullenmemek için
direnirler. Gerekirse hakaret eder küçümserler. Olayı çözmüş bir çok
çiftçi de vardır. Uygun olmayan bir gübreyi, ekipmanı, tohumu, ilacı,
makineyi hayatta satamazsınız. Bu tip çiftçiler kimseyle tartışmaya da
girmez. Hangi gübre bayisi elemanının uyuttuğunu hangisinin mantıklı
konuştuğunu gayet iyi anlarlar. Ama çok azlar. Her bölgeden %3-4
çıkarlar. Onlara öncü çiftçi denir zaten. Genellikle ciddi
zengindirler.
Bayiler elinde ne varsa onu över satmaya
çalışır. Hatta bazen sırf satabilmek için olmayacak tavsiyelerde
bulunabilirler. Bu tip satışlar küçük çaplıdır genellikle. 50 dönümün
altı için gerçekleşir. Kayıt yok ceza yok. Suni gübreyle ilgili çıkan
düzenlemeler artık var. Bu düzenlemeler organik kökenli doğal
gübrelerede gelir yakında. Küçük arazilerin denetimsizliğide yakında
ortadan kalkacak. Küçükler de birleşip aynı tarımı yapmak zorunda
kalacaklar. Üründen arazi payı kadar yaralanacak. Sezonda ne planlandı
ise diğerleri ile birlikte onun tarımını yapacak. Gübresini de büyük
arazi mevzuatına göre kullanmak zorunda kalacak. Bunu fındık bahçesine
de, kiraz bahçesine de, buğday tarlasına da yapacaklar. Gidişat böyle
ama ne zaman becerirler bilemem.
Ben verdim iyi oldu al sende
ver iyi olsun lakayitliğinde bir gübre satışının önüne geçmek, küçük
arazilerin birleşik tarım yapıp girdi yapar hale gelmesini sağlamak,
küçük arazilerin kayıtsız küreksiz satış yapmalarını engellemek her
şeyden önemlisi milyonlarca metre kare araziyi çocuk oyuncağı olmaktan
kurtarmak için bir iki gelişme yapıldı. Daha hiç bir ciddi uygulama
görmesekte en azından bir iki kanun çıktı bir iki söz söylendi.
İki tane işadamı düşünün.
Biri
organize sanayinin birinde dişli fabrikası kurup Amerikaya ihracat
yapmak için teşebbüste bulundu. Dünyanın parasını harcadı her aşamada
devlete dünyanın ödemesini yaptı. Bir sürü işçiye istihdam yarattı. Ödü
koparak ticarete başladı. Ne dolar ne de devletin mevzuatları , nede
gümrükte başına gelebilecek sürprizler için hiç bir güvencesi olmadan
tüccarlığını yaptı. Sattığı her dişli için kuruşu kuruşuna vergisini
ödedi.
Öbür iş adamıda gitti bir dağın başında 20 hektar
araziyi yöre belediyesinden sudan ucuza kendine tahsis ettirdi.
Kilosunu normal piyasanın 2 kat üzerinde satabileceği bir ürünün
fidanlarından dikebildiği kadar dikti. Hatta fidan başınada devletten
teşvik aldı. Dişli fabrikasında çalışan işçi sayısının 20 de biri
işçiyi asgari ücretin yarısına SSK sız, kayıtsız olarak sadece mevsimlik
çalıştırdı. Ürünü hasat etti ve ayağına gelen tüccara sattı. Fabrika
kuranın harcadığı paranın 10 da birini harcamadı. Devletin hiç bir
mevzuatına takılmadı. Doların, petrolün, elektriğin ne yapacağını hiç
umursamadı. Ancak en önemlisi sattığı hiç bir kilo mala fatura kesmedi
vergi ödemedi. Hem de 20 hektar araziye rağmen. Dekar, dönüm değil.
Var mı böyle bir ticaret dünyada ? İsrail' de, Hollanda'
da ? İkiside Konya kadar ülke. Ama dünyada bir numara oldukları o
kadar çok tarımsal konu var ki. Bu noktaya başıboş gübre satarak
gelmediler.
Muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içinde bu
kontrolsüzlük ve adaletsizlik ortadan kalkacak. Ne aklına esen gübre
satabilecek ne de ağaçtan faturasız elma, armut satılacak.
04/04/2012 01:17da yazıldı. Bu yazının bulunduğu orjinal sitedeki başlığın tamamını görüntülemek için tıklayın.
Türkiye'nin ilk Bakanlık Onaylı ORGANİK YARASA GÜBRESİ fabrikası olan Erar Organik Resmi sitesine ulaşmak ve bu alandaki çalışmaları görmek için : http://www.erarorganik.com
YanıtlaSil